12 Ocak 2009 Pazartesi

2 yaş sendromuda neymiş...


Pehhh şimdide 3 yaş bunalımı, ilk ergenlik başladı hayddaaaaaaa...


Çokta fena başladı sanırım hayırlısı olsun.Bu sıralar benimle geçinemez oldun kelebeğim.Okudum uzmanlar sakin olun diyor.Demesi kolay diyorum.Şikayet ettiğimden değilde ne bileyim, ben bebeğimi özlüyorum...

3 Yaş - Birinci Bunalım Dönemi

Prof. Dr.Kemal Çakmaklı
Sosyal Hizmet Uzmanı

Bu döneme, "Özgürlüğe karşı birin­ci atılım", "Birinci kaprisler çağı", "Egosantrik dönem", "3 yaş bunalım dönemi" gibi isimlerde verilmektedir. Çocuk, ego'sunu, yani benliğini bu dönemde keşfeder. Bu keşif iyi olamaz, başarılı atlatılamazsa, halkın egoist dediği, bencil bir tipin ortaya çıkması çok doğaldır. Ortaya çıkan daha sonra giderilebilmesi ancak uzman yardımlarıyla o devrede veya daha sonraki ay ve yıllarda derinlemesine çalı­şılarak mümkün olabilmektedir.

Böyle bir sonucun daha sonra giderilmeye çalışılması şöyle bir örnekle ele alınabilir: Bir pence­re camını kırmak veya kırmamak. Biraz dikkat edilir ve cam kırılmazsa mesele yoktur. Eğer cam kırılmışsa o taktirde o kırık camlar toplanıp fabrikasına gönderilir, kırık parçalar tekrar cam haline getirilebilir ve bir usta tarafından yerine yeniden takılabilir. Birinci yol çok basittir. Küçük bir dikkat, ikinci zahmetli yoldan insanı korur.

3 yaş bunalım dönemi­nin başarılı veya başarısız geçmesi ve sonradan telafiye çalı­şılması aşağı yukarı bu örnekte verildiği tarzdadır. En iyisi bu dönemi anne ve babanın iyi tanıyarak, buna uygun dav­ranışları benimseyebilmeleridir. 3 yaşına kadar çocuk çevresindeki mekanı yavaş ya­vaş keşfetmiş ve inşa etmiştir. Evde zararlı işler, örneğin ta­bakları kırmak, merdivenden düşmek vs. gibi yapabilir (dik­kat). Tedbirli olunmalıdır. Tedbir alınmalıdır. Merdiven baş­larına parmaklıklı kapı yapılması gibi tedbirlere gitmek la­zımdır.

Bu dönemde anne-baba çocuğuna sık sık "Koşma düşeceksin, dokunma kirleteceksin, dikkat et bir yerini acıtacaksın" der dururlar. Hastalıktan yeni kalkmış bir kişiye yavaş yavaş odada dolaşmaya başladığı zaman bundan sevinç duymamız gerekir. Oysa böyle yapmayıp da onun bu hareketine kızgınlık gösterilirse, hastanın iyi olma azmi kırılabilir. Ayağa kalkmaya hasret kalmış hasta kendi­ne bu gücü bulabiliyorsa hatta doktor kendisine engel ol­mak istese bile ayağa kalkma işini yinelemek isteyecektir. Çocuk için de durum böyledir. O özlemle yürümeyi, geliş­meyi, bilgisini artırmak için etrafı karıştırmayı arzulamakta­dır. 3 yaşındaki çocuk elinden gelse dünyayı keşfetmeye ça­lışır. Kırılabilecek şeyleri kırmaya, kalemlerle bir yerleri çiz­meye ihtiyacı vardır. Buna göre bir oda veya köşe hazırlan­ması evde çocuk için faydalı olur. Çocuğu bütün bunlarda tecrübe sahibi olmasında kontrolümüz dahilinde serbest bı­rakmalıyız.

Çocuk bu çağda (2.5-4 yaş) çevreden ve aileden adeta çözülerek hürriyet yolunda ilk merhaleyi aşar. Amaç ileride tek başına hayatını yaşayabilecek hale gelmesidir. Bunun ilk sınavı bu dönemde verilmektedir.

Bir kuşun uçabilmek için ilk palazlanmaya başlaması bunun güzel bir örneğidir. Böyle böyle kuş uçmayı öğrene­cektir. O da kendi başına yuva kuracaktır, onun da yavruları olacaktır ve böylece tabiat devam edip gidecektir. Bu döne min bir diğer adı da "ilk karşı koyma bunalım dönemi" dir. Bu nedenle çocuk kendisine vasilik edenlere karşı koyma­dan rahat edemez. Bunun da sebebi şudur: O kendi kuvveti­ni tanıyacaktır. Kendi öz kuvvetini deneyecektir. Kendini kabul ettirmeye çalışacaktır. Daha ileriki yıllarda geçireceği, ikinci bunalım dönemi için güç toplayacaktır. Sosyal benliği keşfetme buhranı, bunun için daha şimdiden kendisine ce­miyette bir yer temin etme sancılarını halledebilmek için ze­minler hazırlamakla meşguldür.

Bütün bunlar normaldir. Yaşamanın, gelişmenin, ev­relerin bir neticesidir. Bunlar bilinmezse çocukta bu karşı koymalar çok şiddetli hâl alır ve daha büyük kaprisler şeklin­de belirir. Çocuğun bu özelliği anne-baba tarafından hatır­lanmazsa çok ciddi karı-koca sorunları ortaya çıkabilir. Zira eşler mutlu olmak için evlenmişlerdir. Oysa çocuk türlü kaprisleriyle onlara adeta hayatı çekilmez hale getirmektedir. Nitekim halk arasında bir söz vardır, evliliğin tekli yıllarında karı-koca sorunları, kavgalar çok olur denilir, yani 3, 5, 7 nci yıllarında, 3 yaş ve 7 yaş buhran dönemleri bilinseydi, bu sun'î karı-koca sorunları doğmazdı. Esasen evlilik psiko­lojisine göre eşler herhangi bir şekilde zaafa uğradıkları tak­tirde, birbirlerini suçlamak yoluyla konuyu saptırma eğilimi vardır. Örneğin ekonomik sorunlar karı-kocanın ciddi kav­galarının doğmasına neden olabilir. Oysa karı-koca masum­dur. Sorun ekonomiktir, bunun gibi. Sonuç, tabiat kanunları tanınmalı, ona uygun davranışlar benimsenmelidir.

Anne ve babanın çocuğun eğitiminde aynı paralelde olmaları ciddi bir sorundur. Yani aynı bilgileri birlikte bilmeli ve uygulamalıdırlar. Görüş ayrılıkları varsa bunlar uygun şe­killerde biran önce ortaya konulup giderilmelidir yoksa bundan sadece anne baba değil çocuk da çok örselenecektir.

Çocuğun psiko-sosyal özellikleri ve başarılı bir uyu­mun esasları konusunda enne ve babanın fikir birliği içeri­sinde olmaları, aile ve çocuk mutluluğu açısından aşılması gere­ken ilk aşamadır.

Çocuk bedensel ve psiko-sosyal gelişimi açısından et­rafta zarar verebileceği eşyaların bulunmadığı bir odada ve­ya en iyisi bir bahçede oynayabilmelidir. Havanın güzel ol­duğu durumlarda çocuğun doğa içerisinde olması çok fay­dalıdır. Gerek odada ve gerekse bahçede çocuk takip ve kontrolden asla uzak tutulmamalıdır. Ancak bu müdahale anlamında olmayıp, onun canına ve çevreye zarar verebil­mesini önlemek yönünden önemlidir. Bu yaşta çocuğun pa­halı oyuncaklar yerine tahta küpler, ip, çakıl taşları, eski fa­kat temiz çantalar, üst üste.koyarak şekil yapabileceği seramikler, oyuncak el terazisi, sepet, bozuk ve kullanılamaz du­ruma gelmiş olan telefon apareyi, belki bir yazı makinası (daktilo) vb. daha yararlıdır. Kaslarını ve duyularını çalıştıra­bilmek yönünden de bu tür aletler gereklidir.

Örneğin bir baba kendi imkânlarıyla 1x1x5 cm. bü­yüklüklerinde küçük küçük tahta parçalarını marangoza ha­zırlatabilir. Kendisi bir pazar günü çocuğuyla birlikte bunu önce zımparalayabilir. Sonra da onları renk renk yağlı boya ile boyayabilir. Bunlardan bir sepet dolusu, tahminen 150-200 adet olması, hatta aralarında farklı ölçülerde tahta par­çalarının da boyalı olarak bulunabilmesi bu kriz dönemi­ni yaşayan çocukların pek işine yarar ve bunları üstüste koy­mak suretiyle türlü şekiller yapmak ister. Çok ucuz ve kulla­nışlı araçlar olurlar. Üstelik kırılması, yarılması, yutulması gi bi tehlikeler de bulunmamaktadır.

Çocuğun normal gelişimi açısından gürültü etmesi bir gereksinimdir. Fazla sessiz çocuklar, çok hareketli çocuklardan daha çok endişe uyandırmalıdır. Rehberlik her şeyden önce sevgi, tolerans, otorite, sabır ve inanma işidir. Çocuğa anne ve babasından istediği psiko-sosyal hakları sevgi vd. verildiği zaman, ondan da bazı şeyler istemek ve almak daha kolaylaşır. Örneğin otoritemize itaati gibi. Nite­kim gerçek sevgi ve tolerans görmüş çocuklar anne ve ba­balarının otoritelerini daha rahatlıkla kabul ederler ve onlara itaat ederler. Çocuk üzülüyor, ağlıyor diye onun iyiliği için ondan beklediğimiz işleri yapmıyorsa, söz tutmuyorsa, bu istediklerimden vazgeçmek, çocuğun işlerini ağlıyarak yaptırabileceğine dair onda bir kanı oluşmasına sebep olur. Bu nedenle çocuktan birşeyler isterken bunla­rın istenebilecek şeyler olup olmadığı konusunda önce iyi karar verip ondan sonra kararlı olarak onu uygulamamızda büyük yararlar vardır. Örneğin bu dönem bunalımı içerisin­de olan çocuğun televizyon seyredip seyretmemesi konu­sunda verilmiş ciddi ve tutarlı karar alınmalı ve istikrarlı bir şekilde uygulanmalıdır. Birgün öyle, birgün böyle birbirini çelişkiye düşüren davranışlar çocuğu da, aileyi de mutsuzlu­ğa götürür. Çocuğu eğitenlerin bir süre sonra çocuk karşı­sında etkisiz hale gelmeleri bundandır.

Yetişkinler, çocuğun akrabaları ve diğer sosyal çevre bireyleri, çocuğu yola getirmek veya ona karşı yeterince et­kili olabilmek için ne kadar araya girerlerse, çocuğun karşıkoyma tepkileri de o nisbette çok şiddetli olur. Çocuğun kaprisleri giderek artar. Anne-baba burada esastır. Diğer sosyal çevre bireyleri anne-babanın otoritesini çocuk üzerin­de sarsacak davranışlardan şiddetle sakınmalıdırlar. Oysa iyilik yapıyoruz diye nice aile yakınları çocuğun yanında an­ne ve babayı eleştirirler veya onların koydukları kurallara ters düşecek tavırlarda bulunurlar. Böylece çocuğun sosyal gelişimi yeni krizler ortaya çıkarır. Öyle ise, sadece anne babanın değil, tüm bireylerin bu alanlarda asgarî bilgiyi bil­meleri vatandaşlık görevi olarak mühimdir.

Çocuğun kaprisleri karşısında yapılabilecek en iyi ha­reket tarzı, çocuğun tehlikesizce yapabileceği şeyleri yapmasına izin vermek, öte yandan da kaprislerini görmemezlikten gelmektir. Suçları karşısında veya yapması lazım ge­len işlerinde sarsılmaz bir sesle ve sakinlikle onu eğitmek gerekir. Bundan çıkan anlam şöyle de olabilir: Çocuğu ho­şuna gideni kırmakta, kapıları karalamakta, duvarları çiz­mekte serbest mi bırakmak lâzımdır. Verilecek cevap, evet­tir. Çocuğun kaslarını ve duyularını geliştirebilmek için buna ihtiyacı vardır. Çocuğun ilaca ihtiyacı olsa bu alınmayacak inidir?

KAYNAK: http://www.bebekkokusu.com/

7 yorum:

  1. Offff ancak of çekebiliyorum yani.2 yaşı atlatacağız birde 3 var yani ikiden beteri gelicek, ee sonra 5 yaş sendroumu dıye bişeyde varmış, nolacak?beni kim düzeltecek sonunda?

    YanıtlaSil
  2. bizi sonunda 30 yaş sendromuna sokacaklar ve bidaha asla çıkamayacağızo olcak sonunda :))

    YanıtlaSil
  3. bu ne bitmez sendrommuş yaaa demek 3 yaşındada ekicez bu durumu...

    YanıtlaSil
  4. Ne????? Bir de 3 yaş sendromu mu varmış??? Yapmayın!!!
    Daha 2 yaş sendromu ile baş edemezken..
    En iyi yöntem ne biliyormusunuz? Annemin yöntemi, 5 kardeş. Yerdik pamuk gibi olurduk. Ne sendrom ne birşey kalmazdı vallahi:)P
    Şaka bir yana, ne zaman bitecek bu sendromlar silsilesi acaba?
    Sevgiler,

    YanıtlaSil
  5. bloğumuza hoşgeldiniz ayşen. çokgüldüm yorumunuza. Valla bazen öyle tepem atıyorki 5 kardeşi düşünüyorum sonra vazgeçiyorum.

    Çok zor iş annelik :))

    YanıtlaSil
  6. bizimkiler hiç sendromdan bahsetmiyor bizim zamanımızda yokmuydu acaba ? şimdiki çocuklar doğmadan sendromlarını takip eder olduk vay başımıza gelen :)

    YanıtlaSil
  7. eskiler için 2 çocuk var yaramaz ve uslu çocuk sorunca sen yaramazdın sen usluydun diyorlar.Galiba sendromlu ve sendromsuz demek istiyorlar :))

    YanıtlaSil